Ağaç Çadır Masalı
Merhaba çocuklar! Bugünkü masalımızın adı Ağaç Çadır.
Bir varmış, bir yokmuş.
Evvel zaman içinde, kabur zaman içinde bir çocuk varmış. Çocuğun en büyük hayallerinden biri ağaç evi olmasıymış. Bu hayal içinde yanıp tutuşurken, yazlıktaki arkadaşının da böyle bir hayalinin olması onu hem şaşırtmış hem de heyecanlandırmış.
Birlikten kuvvet doğarmış. Çocuk arkadaşına, “Ne yapıp edip bu yaz hayalimize kavuşalım,” demiş. Arkadaşı da en az onun kadar heyecanlanmış. Çocuklardan biri anneannesinin yazdığında, diğeri babaannesinin yazdığındaymış.
Torun olmanın en güzel yanı, dedelerin ve ninelerin yanında hayallerine kavuşmanın çok daha kolay olmasıymış.
Çocuklar hayallerini paylaşınca dedelerden biri kasabaya inip sunta almış. Onlara sürpriz küçük tahtadan bir ev yapmış. Çocuklar bu sürprize bayılmış. Evlerinin içine kilim sermişler, masa ve sandalye koymuşlar.
Günlerce küçücük evin içinde yemişler, içmişler, filmler izlemişler, kitaplar okumuşlar. Ama sonra, “İyi güzel de bizim hayalimiz bu değildi ki,” demişler. Bu defa da diğer dede imdatlarına yetişmiş. Bahçede çok güzel bir ağaç ayarlamış. Ağacın kolları koltuk gibi ellerini açmış.
Çocuklar ağaca tırmanmış, her biri bir dala rahatça oturmuş. Dede, “Alın size ağaç ev, koltuğu bile var,” demiş. Çocuklar günlerce ağacın tepesinden inmemişler. Ağaca minder taşımışlar, balonlarla süslemişler.
Bir dalına radyolarını, bir dalına kitaplarını, başka bir dalına da yiyecek içeceklerini koymuşlar. Hatta ağaçlarında bilgisayardan film bile izlemişler. Gel gör ki bu küçük ağaç da hayallerindeki ağaç evin yerini tutamamış.
Ağacın üstüne ev yapmak kolay değilmiş. Hem ona uygun bir ağaç bulmak zormuş hem de ağacın üstüne evi inşa etmek pahalı olurmuş. Dedelerin yapabileceği başka bir şey kalmamış.
Çocuklar ellerindeki tahta ev ve küçük ağaçla idare etmişler. Ağaç ev hayallerinden şimdilik vazgeçmişler. Tahta evin içi sıcak olduğu için akşamları evin içinde oynamışlar.
Dedeleri evin tepesine lamba takınca içerisi bir güzel aydınlanmış. Bu çocukların çok hoşuna gitmiş. Gündüzleri de küçük ağacın tepesinden inmemişler. İple bağladıkları kovayı aşağı sarkıtıp ne alacaklarsa aşağıdan çekmişler.
Ağaca çıkmak isteyen setenin çocukları sırada beklerken kovayı yüklemekte onlara düşmüş. Günlerden bir gün yine ağacın tepesindelerken dut ağacının altına çarşaf serip sonra da ağacın tepesine çıkıp dallarını sallayan komşularını görmüşler.
Başta ne yaptıklarını anlamamışlar. Ama sonra pıt pıt dökülen dutları tek tek topladıklarını görünce anlamışlar. Ağacın tepesindeki dutları toplamak başka türlü imkansızmış zaten.
İşin ilginç yanı yere serilen çarşaf çocukların aklına çok güzel bir fikir getirmiş. “Bir çarşaf bulup küçük ağacımızın tepesini kapatırsak ağaç ev gibi olabilir,” diye düşünmüşler. Ve hemen işe koyulmuşlar.
Evden kocaman bir çarşaf getirip kendi kendilerine ağacı kapatmaya çalışmışlar. Tek başlarına yapamayınca babalarından yardım istemişler. Babaları dediklerini yapmış. Çocukların hoşuna da gitmiş.
Ama bu defa da onların aklına daha güzel bir fikir gelmiş. “Çarşaf yerine çadırı ağacın tepesine kurabiliriz,” diye düşünmüşler. Ve düşüncelerini gerçekleştirmişler.
Ağacın tepesinde çadır olunca bu defa gerçekten ağaç ev gibi olmuş. Çocuklar bu ağaç çadırı çok sevmiş. Ama ağacın güneş görüp hava alabilmesi için çadır sürekli tepesinde kalamazmış. Bu biraz canlarını sıksa da heveslerini alana kadar istedikleri gibi oynamışlar.
Bir süre sonra yeniden kurulmak üzere çadırı kaldırmışlar. Onlar ermiş muradına, darısı hayallerinden vazgeçmeyen bütün çocukların başına.
Gökten bir sürü hayal yağmış. Hayallerden biri sana, biri bana, biri Çınar’a, biri Cemre’ye, biri Yağmur’a, biri Mila’ya, biri Beril’e, biri Ediz’e, biri İsmail’e, biri Mert’e, biri Murat’a, biri Ecelin’e, biri Selim’e, biri Zeynep Öykü’ye, biri Doruk’a, biri Zeynep Melis’e, biri Ekinada’ya, biri Ali’ye, biri Ceren’e, biri Ada’ya, biri Ecenaz’a, biri Kuzey’e, biri Melis’e, biri Duru’ya, biri Defne’ye, biri Masal’a, biri Çağına, biri Evliye, biri Arda’ya, biri Naz’a, biri Tuna’ya, biri Tunç’a, biri Kaan’a, biri Sarp’a, biri Mertefe’ye, biri Ege’ye, biri de bu masalı yazana.
İyi uykular çocuklar!