Beynimiz Bir Kimya Laboratuvarı

Bugünkü masalımızın adı Beynimiz Bir Kimya Laboratuvarı.
Bir varmış, bir yokmuş.

Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde serotonin, dopamin, oksitosin ve endorfin adında dört hormon varmış. Bu hormonların görevi herkese mutluluk saçmakmış.Mışmış da mışmış.

Ama bu mutluluk nereye de kaçmış? Diye diye bugüne kadar yakalayamadıkları mutluluk hiç olmamış.


Bir gün karşılarına öyle bir çocuk çıkmış ki, hiçbirinin tek başına onu mutlu etmeye gücü yetmemiş.

Serotonin, hepsinden erken iş başındaymış. Aldığı sinyaller onu yataktan çıkmayan çocuğun yanına çağırmış. Çocuğun beynindeki kimya laboratuvarından gelen sinyal, durumun çok ciddi olduğunu gösteriyormuş.

Bu durum karşısında serotonin hiç zaman kaybetmeden soluğu çocuğun yanında almış. Kendinden emin bir şekilde, ilk olarak perdeleri açmış. İçeri dolan güneş şimdi onun içini kıpırdatacak ve gözlerinin açılmasını sağlayacakmış.

Ama çocukta hiçbir kıpırdanma olmamış. Serotonin, “Demek ki uykusunu alamamış,” diye düşünüp bir süre beklemiş. Sonunda çocuk yataktan kalkmış, kahvaltısını yapmış.

Yapmış yapmasına ama suratından düşen bin parça olmuş. Sokağa çıkmış ve bir köşeye oturup öylece kalmış.


Serotonin bunun üzerine hemen Dopamin’i çağırmış.

“Güneşini aldı, kahvaltısını yaptı. Belki biraz uykusuz olabilir ama bu kadar mutsuz olduğuna göre başka bir derdi var. Ben yapabileceğim her şeyi yaptım. Bir de sen dene,” demiş.

Dopamin, çocuğun keyfini yerine getirecek bir müzik açmış. Yanına da bir muz ve bir elma bırakmış. Ama çocuk başını kaldırıp hiçbirine bakmamış. Belli ki canı çok sıkkınmış.

Dopamin de onu mutlu edemeyince bu defa sıra Endorfin’e gelmiş.


Endorfin, “Elmayla muzun yapamadığını belki acı biberle ben yaparım,” deyip çocuğun yanına acı bir biber koymuş.

Çocuk, biberi bir çırpıda yutmuş. Ağzı yanan çocuk mecburen yerinden fırlamış. Bunu fırsat bilen Endorfin, onu biraz gıdıklamış.

“Gülmek kime iyi gelmez ki?” diye düşünmüş. Ama çocuğa iyi gelmemiş. Bunun üzerine son çare Oksitosin’i çağırmışlar.


Oksitosin, mahallenin sevimli köpeğini çocuğun yanına göndermiş. Köpek, kuyruğunu sallaya sallaya çocuğun etrafında dolaşıp, onu yeniden oturmasına müsaade etmemiş.

Bir süre sonra çocuğun yüzü gülmeye başlamış. Birlikten güç doğmuş. Tek başına yapamadıklarını dördü bir olup başarmış.

Masalımız da burada sonlanmış.


Sevgili Çocuklar,

Sizlerin arasında da mutluluğu kaybedenler oluyor mu hiç? Oluyordur elbet. Hiç endişe etmeyin. Bu çok normal.

Ama sakın size yardımcı olmaya çalışanlara da engel olmayın. Çünkü hormonlarınız sizin için ne gerekiyorsa yapacaktır.

Kendinizi çaresiz, karamsar ya da öfkeli mi hissediyorsunuz?
Hemen uyuyun.

Uykunuz mu yok?
Güneşe çıkın, hareket edin.

Bunu da mı yapamadınız?
Tatlı bir şeyler yiyin ve bakın serotonin sizi nasıl neşeli, canlı ve zinde yapacak.


Peki, kendinizi üşengeç, unutkan ya da canı sıkkın mı hissediyorsunuz?
Bir muz ya da elma yiyin, müzik açın ve her şeyden de önemlisi bir hobi edinin.

Resim yapın, masal yazın, fotoğraf çekin, spor yapın ve bakın Dopamin sizi nasıl keyifli, hayata bağlı ve kendine güvenli yapacak.


Bu defa da kendinizi yalnız, sevgisiz ve huzursuz mu hissettiniz?
Hemen sevdiklerinize sımsıkı sarılın.

Kimse yok mu?
Gözlerinizi kapatıp hayal kurun.

Ya da evcil bir hayvanla vakit geçirin. Ve bakın Oksitosin sizi nasıl sevgi dolu, şefkatli, cömert ve paylaşımcı yapacak.


Peki ya kendinizi stresli, gergin ve isteksiz hissettiğinizde ne yapacaksınız?
İşte o zaman komik bir şeyler izleyin.

Güzel bir müzik açın.
Derin nefes alıp verin.

Ya da masaldaki çocuk gibi acı biber yiyin. Bakın görün, o zaman Endorfin sizi nasıl neşeli, rahat ve pozitif hissettirecek.

Anlaştık mı çocuklar?


Şimdi Uyku Vakti

Her zaman olduğu gibi, masalımızın sonunda güzel güzel yataklarında uyuyan çocuklar için gökyüzünden bir sürü parlak yıldız düşmüş.

Bunlardan bir tanesi Öykü Bilge’ye, bir tanesi Arine’ye, bir tanesi Can’a, bir tanesi Yusuf’a, bir tanesi Nil’e…

Ve diğer tüm güzel parlak yıldızlar, yatağında mışıl mışıl uyuyan çocukların yanına düşmüş.

İyi uykular, tatlı rüyalar çocuklar!