Geri Dönüşmek İstemeyen Ayı
Bugünkü masalımızın adı: Geri Dönüşmek İstemeyen Ayı.
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde doymak bilmeyen bir ayı varmış. Dünyayı yese bile sanki yine de karnı doymazmış. Hep açmış aç.
Ailesi onu beklemekten bıkmış, usanmış ve artık onu beklemeyi bırakmış. Nasıl olsa o hep bir yerlerde takılırmış. Göldeki balıkların peşini bıraksa bu defa da arılarla uğraşırmış.
Ayı, yorgunluktan hâli kalmayana kadar sürekli ağzını çalıştırırmış. Sonra da inine bile giremeden karnı şiş bir şekilde uyuyakalırmış. Hemen her gün, ayının günü bu şekilde sonlanırmış.
Bir gün ayı yine karnı aç bir şekilde uyanmış. Sabah kahvaltısında yedikleri, her zamanki gibi yine karnını doyurmamış. O da soluğu arı kovanının başında almış.
O kadar çok bal almış ki arılar yine onu kovalamış. Her yerini sokup, onu göle kadar kovaladıkları bile olmuş. Ama ayı, arı kovanının başında durmaktan asla bıkmamış.
“Arılar kızarsa ben de balıkların yanına giderim. Nasıl olsa balıklar beni kovalayamaz,” deyip soluğu gölde almış. Elinden kayan balıklarla mücadele ede ede karnını doyurmaya çalışmış.
O gölde karnını doyururken, arılar kendi içinde bir toplantı yapıyormuş. Arılar bu defa kararlıymış. Ayıya sıkı bir ders vermek için ellerinden geleni yapacaklarmış.
Toplantı boyunca epey kafa yormuşlar ama sonunda güzel bir fikir bulmuşlar. Bu fikrin mutluluğuyla hepsi birden vız vız vızlamış.
Şehirde gezerken arılar, geri dönüşüm işini fark etmiş. Geri dönüşüm sayesinde kullanılan plastik, cam ya da kâğıtların yeniden başka şekillerde hayat bulması, birçok kaynağın boşa gitmesini önlüyormuş.
“Dönüşebilen bir şeyin yok olması yıllar aldığına göre, yok etmek yerine geri dönüştürmek çok daha önemli,” diye düşünmüşler.
Madem geri dönüşüm dünyayı kurtaracakmış, neden arıları ayıdan kurtarmasın ki?
Ayı balıkları çok sevse de baldan asla vazgeçmezmiş. Bu yüzden arıların beklediği an, gün bitmeden gelmiş. Ayı yine soluğu arı kovanının başında almış.
Bu defa kraliçe arı onu karşılamış:
“Oo ayı kardeş, biz sana bal veririz ama sen uyarılarımızı dikkate almadan, her geçen gün biraz daha fazla bal almaya başladın. Biz de mecburen seni geri dönüşümcülere şikâyet ettik,” demiş.
Ayı şaşırmış. “Ormanlar Kralı Aslan varken geri dönüşümcüler de nereden çıktı?” diye düşünmüş. Anlamaz gözlerle arıya bakmış.
Kraliçe arı, ayının bir şey anlamadığını görünce anlatmaya devam etmiş:
“Şimdi sen ayısın ya, geri dönüşüm makinesiyle arı olacaksın. Böylece sen arı olduğunda, ayı iken yaptıklarının ne demek olduğunu çok daha kolay anlayacaksın,” demiş.
Ayının gözü fal taşı gibi açılmış. Hiçbir şey demeden oradan hızlıca uzaklaşmış. Belki de ilk defa inine ilk giren o olmuş.
Ondan sonra gelen ailesi, onu ininde görünce gözlerine inanamamış. Ama bu işte bir gariplik olduğunu hemen anlamışlar.
Ayı, ailesini görünce “Ben çok yakında arı olacağım,” diye ağlamaya başlamış. Anne ayı ne dediyse onu susturamamış.
Baba ayı, gür sesiyle araya girmiş:
“Söyle bakalım, koskoca cüssenle nasıl küçücük bir arı olacaksın?”
Ayı, kraliçe arının anlattıklarını babasına anlatmış. Babası, arıların ayıyı yola getirmiş olmalarına çok sevinmiş. Bozuntuya vermeden:
“Sen merak etme, ben kraliçe arıyla konuşurum. Bundan sonra arı kovanına gitmezsen, geri dönüşümüne engel olabilirim,” demiş.
Ayı heyecanla:
“Söz baba, söz! Bir daha asla arı kovanına gitmeyeceğim. Sen ne kadar verirsen o kadar bal yerim,” demiş.
Arılar sayesinde ayı ailesi de rahat etmiş. O günden sonra ayı hep söz dinlemiş.
Doymak bilmediği günler bitmiş, ayı ağzını tutmayı sonunda öğrenmiş. Gölde sudan çıkmış balığa dönene kadar kaldığı günler de geride kalmış.
Ve masal burada sonlanmış.